Ahmet Taşgetiren: “İslamcılar” diye toptancı bir tanımlamayla bir grup insanla ilgili tezvirat ürettiklerini görüyorum

Bayrak'ta yazdım. 

Pınar dergisinde,Türk Edebiyatı'nda yazdım.

31 yıldır Altınoluk dergisinin yayın yönetmenliÄŸini yapıyorum. Her ay yazıyorum, kapak gündeminin belirlenmesine katkı sunuyorum.

10 yıl Yeni Åžafak'ta yazdım.

Bugün'de yazdım.

Aksiyon'da yazdım.

Star'da yazıyorum.

Yüzlerce mülakat verdim.

Televizyon programlarına katıldım.

28 Åžubat günlerinde Kanal 7'de “Günün yorumu”nda konuÅŸtum.

Burç FM'de yorum yaptım.

Halen Erkam Radyo'da her sabah “Medya ve Gündem Analizi” programında gündemi yorumluyorum.

Anadolu'da, Avrupa'da binlerce konferans verdim.

Türkiye'nin sancılı yılları bunlar. “Sistem Sancısı” diye kitaplaÅŸtırdım ben bu döneme bakışımı. Tek Parti dönemi dahildir bu sancı sürecine. Sancının ana ekseni Din - Devlet - toplum iliÅŸkisinde dengeyi bulamamaktır ve bu sancıdan en büyük pay, bu ülkenin dindar toplum kesimlerine düşmüştür. 

Bu sistem sancısını, daha İmam Hatip yıllarımda gördüğümü ve ona karşı ne yapılabileceği üzerinde düşündüğümü, o yıllardan beri beni tanıyanlar bilir.

Bütün bu yazı - konferans vs. hayatımda çabalarımın hem içerde hem küresel çapta “Müslümanın - milletin hukukunu savunmak” ve sistem sancısının izalesi için çaba göstermek olduÄŸunu yine bana bütüncül olarak bakanlar görecektir.

Siyasetle içine girerek ilgilenmedim. Ama “Sistem sancısı” Ã¼zerine kafa yorup, bu sancının dindirilmesi gibi bir misyonu benimseyen kiÅŸinin kendisini siyasetten tecrit etmesi mümkün mü? Tabii ki siyaseti yazdım, konuÅŸtum. Ama bir yanım hep, Ä°slam'ın deÄŸerler dünyasının topluma taşınması derdi oldu.

Siyaset yazarken, hassasiyetim hiç şüphesiz “Bizim sesimiz” dediÄŸimiz çizgilerin desteklenmesine büyümesine, saÄŸlıklı geliÅŸmesine katkı çerçevesinde oldu.

Ben bu ilişkiyi, iki boyutta gördüm hep.

- Destek.

- Murakabe.

DesteÄŸi de murakabeyi de, pozitif bir iliÅŸki, bir katkı iliÅŸkisi olarak gördüm. Ä°liÅŸkiyi “mutlak destek” boyutunda görenler zaman zaman yadırgadılar. Tepkilere alışkınız. Tepkiler siyasetçilerden geldi, amigolardan geldi. Bir siyasetçi bir gün aradı, “Sizin yazılarınız partinin derinliklerine ulaşıyor, insanlar etkileniyor, daha sınırlı eleÅŸtirseniz” dedi. EleÅŸtiri için eleÅŸtirmedim hiçbir zaman. Ayrıca, kendi dünyamın siyasi hareketlerine hep ölçülü ve kendi kendimi tashih ediyormuÅŸ gibi bir hassasiyetle eleÅŸtiriler yönelttim. Sonra, birçok siyasetçinin, zaman içinde eleÅŸtirilen çizgiye geldiÄŸini de gördüm.

Ben siyasetçilerin, eleştirilerden bile yararlanmaları gerektiğini düşünürüm ve bana göre, yanlış yapmaktan kaçınan siyasetçiler, eleştirilerden de yararlanırlar.

Ne diyeyim, Ahmet TaÅŸgetiren'i anlatmaktan, yani kendimi anlatmak zorunda kalmaktan haya ediyorum. Böyle bir yazıyı, “Yani Ahmet Abi, hocam, buna neden ihtiyaç hissediyorsunuz ki” diye soracak pek çok insan bulunduÄŸunu da biliyorum. Ama bir süredir, bunca zaman içinde nerelerde dolaÅŸtıkları bilinmeyen ve bugün hasbelkader Ak Parti'nin orasına burasına sıvanmaya çalışan insanların, buldukları her platformda, üstelik “islamcılar” diye toptancı bir tanımlamayla bir grup insanla ilgili tezvirat ürettiklerini görüyorum. Bu tezvirat Ahmet TaÅŸgetiren'i de hedef alıyor. Bazıları, benim de zaman zaman rica - minnet davet edildiÄŸim TV ekranlarından Ethem Sancak'a seslenip “Niye hala Star'da yazdırıyorsun ki” diye soruyor. Sosyal medya diye bir çamur deryası var zaten, oranın trolleri dolu dizgin.

Sormak geliyor içimden:

Abdullah Gül'ün hukukunu Abdullah Gül mü savunmak zorunda kalmalıydı?

Ahmet Davutoğlu'nun hukukunu Davutoğlu mu savunmak zorunda kalmalıydı?

Burada bir dünya insan sayarım, hepsi saldırıya hedef.

Dostluk – kardeÅŸlik hukuku ile anlatmakta zorlanıyorum, bari şöyle diyeyim:

Referandum ortamında bunlar, saf bozucu bir misyonun uzantısı olmasınlar...

STAR